3.18.2008

AIDS testler ilaçlar

AIDS bulaşma yolları testler ilaçlar

AIDS, ölümle sonuçlanan mikrobik bir hastalıktır. Bu mikrop bulaştıktan sonra, bağışıklık sistemini bozarak, insanın birçok hastalığa karşı kendini koruyamamasına sebep olur. Ancak, hastalık belirtileri hemen ortaya çıkmaz. Zamanla vücudun savunma sistemi yavaş yavaş ortadan kalkar ve ortalama 10 yıl sonra , çeşitli hastalık belirtileri görülmeye başlar.

AIDS hastalığı ortaya çıksın, çıkmasın, mikrobu taşıyan kişiler başkalarına bulaştırabilirler.

Bir insanda AIDS mikrobu olduğunu belli edecek net bir işaret yoktur. Kişinin kendi kendine tanı koyması mümkün değildir. Kesin tanı ancak kan muayenesi ile konulur. AIDS'in kesin tedavisi yoktur ve henüz koruyucu bir aşı bulunamamıştır. Mikrop, kişiden kişiye 3 yol ile geçebilmektedir: cinsel ilişki yoluyla, kan yoluyla ve anneden bebeğine.

AIDS'ten korunmak için şu önlemler alınmalıdır:
• Mikrobu taşıyıp, taşımadığı bilinmeyen kişi ile girilen cinsel ilişkilerde kondom kullanılmalıdır.
• Kontrol edilmemiş kan ve kan ürünleri kesinlikle kullanılmamalıdır.
• Şırınga, iğne, jilet gibi her türlü delici ve kesici alet, başkaları ile paylaşılmamalıdır.
• Çiftler evlilik ve hamilelik öncesinde AIDS testi yaptırmalıdır.

AIDS mikrobu vücut dışında yaşayamayan çok dayanıksız bir virüstür ve dış ortamda kısa sürede ölür. Bu yüzden el sıkışma, sarılma, dokunma, aynı tabaktan yemek yeme ile, tuvalet ve banyolardan geçme tehlikesi yoktur. Bu nedenle AIDS'e yakalananları gereksiz yere dışlamayınız, onlara destek olunuz.

Daha fazla bilgi edinmek için sağlık kuruluşlarına başvurunuz.
UNUTMAYINIZ!
AIDS'ten korunmanın en güvenli yolu tek eşliliktir. İnsanların dış görünüşlerinden HIV ile enfekte olup olmadıklarını anlayamazsınız. Güvenli bir cinsel ilişki için kondom kullanınız.

ANNEDEN BEBEĞE BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ
Mikrobu almış olan anne, bebeğine bulaştırabilir. AIDS mikrobu, hamilelik esnasında, doğum sırasında veya anne sütü ile bebeğe geçebilir. Anneden bebeğe bulaşma oranı kesin olarak bilinmemekte, % 30 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Annneden bebeğine bulaşmayı en erken devrede tanımlamak ve gerekli önlemleri alabilmek için gebelik öncesi AIDS tarama testleri yaptırılmalıdır.

Mikrobu aldığı bilinen kadın için önerilebilecek tek yol hamilelikten kaçınmaktır. Çünkü doğacak bebeğin AIDS'e yakalanma olasılığının yanısıra , öksüz ve yetim kalma olasılığı da gözönüne alınmalıdır. Gebelik oluştuktan sonra nihai karar aileye ait olmak üzere gebelik sonlandırılabilir. Son yıllarda ülkemizde de AIDS'li bebek doğumlarında artış olmuştur. Bugüne kadar annesinden AIDS mikrobu alan 6 bebek bildirilmiştir.

AIDS TEDAVİSİ VE RUHSAL DESTEK HAKKINDA BİLGİ
AIDS tedavisinde iki yaklaşım vardır. Birincisi AIDS mikrobunun kendisine yönelik yaklaşımlar, ikincisi AIDS'e bağlı olarak ortaya çıkan hastalıkların tedavisi. AIDS mikrobuna karşı bugüne kadar kesin etkili bir yöntem bulunamamıştır. Ancak, son yıllarda kaydedilen gelişmeler umut vermektedir. Hastalığın mümkün olduğunca erken tanımlanması ve sonra birden fazla ilacın birarada kullanıldığı tedavi şemaları ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkışı geciktirilebilmekte ve hastanın yaşam süresi uzatılabilmektedir. Bunlar hatalı kullanıldıklarında zehir etkisi olabilecek ilaçlardır ve yalnız hekim kontrolünde kullanılmalıdır.

İkinci yaklaşım ise, AIDS mikrobunun vücudun bağışıklık sistemini hasara uğratması neticesinde ortaya çıkan verem, mantar ve benzeri diğer hastalıkları bilinen yollarla tedavi etmektir. Kişide gelişen hastalık tablosuna göre, antibiyotikler, antifungal ajanlar, radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Hastanın diğer bir bulaşıcı hastalığı yoksa ve kendi sağlığı gerektirmedikçe, ayrı bölümlerde bulundurulmasına gerek yoktur.

Genel bir kural olarak, hastalığı ne olursa olsun, her hastaya mümkün olduğunca cesaret ve umut vermek gerekir. Buna özellikle ihtiyacı olan AIDS hastaları, doktoruna, yakınlarına ve arkadaşlarına güven duygusunu kaybetmemeli ve olabildiği ölçüde normal yaşantı ve ilişkilerini sürdürmelidirler. AIDS'e yakalananlarda başlangıçta kabullenememe ve isyan duyguları ortaya çıkabilir, bunu yalnızlık, toplum tarafından dışlanma hissi, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları izler. Kişi ruhsal olarak çökkünlüğe girebilir.

Uykusuzluk, iştah bozukluğu, zayıflama, unutkanlık, çabuk yorulma, halsizlik, umutsuzluk, çaresizlik duyguları ruhsal çöküntü belirtisi olabilir. Bu durum tedavi edilebilir ancak kişi bu duyguları kaderi olarak değerlendirip, yardım istemeyebilir. Oysa, ruhsal destek ve tedaviler, hastanın yaşama daha umutla sarılmasını ve mücadele için kendini daha güçlü hissetmesini sağlayacaktır.

AIDS'e yakalananlar çekinmeden psikiyatriste başvurmalı ve duygularını paylaşmalıdırlar. Böylelikle kendisine gerek kendi sağlığını koruması, gerekse başkalarına bulaştırmaması için nasıl davranması gerektiği konusunda da bilgi verilecektir. Gerekiyorsa ailesine de danışmanlık hizmeti sağlanacaktır.

AIDS UYUŞTURUCU İLİŞKİSİ HAKKINDA BİLGİ
Uyuşturucu madde bağımlılığı AIDS için çok ciddi bir risk faktörüdür. Damar yolu ile uyuşturucu kullananlarda AIDS'e sık rastlanılmaktadır. Uyuşturucu bağımlıları, damar yolu ile uyuşturucu kullanırken sıklıkla başkası tarafından da kullanılmış, kirli enjektörleri defalarca kullanmaktadırlar.

Kirli ve kullanılmış enjektörler AIDS mikrobunun bağımlılar arasında hızla yayılmasına neden olmaktadır. Buna ilaveten uyuşturucu kullananlar arasında kontrolsüz ve korunmasız cinsel ilişkiler yaygın olarak görülmektedir. Bu ilişkiler de AIDS'in yayılımına neden olmaktadır.

Uyuşturucu bağımlılığı olan ve ortak enjektör kullanımı nedeniyle mikrobu alan kişi sayısı hem Avrupa ülkelerinde hem de ülkemizde artmaktadır. Sağlığınızı korumak için uyuşturucu kullanmaktan kaçınınız. Uyuşturucuların yarattığı manevi ve maddi yıkım sonunda, ya doğrudan uyuşturucudan yada AIDS'ten ölüm riski olduğunu unutmayınız.